Site icon Dr Umut Yildiz

Marslı filmi neden NASA’yi çok heyecanlandırıyor?

“Marslı” bizi çok heyecanlandırıyor, neden derseniz? Son birkaç aydır NASA’nın JPL merkezinde Marslı kitabı ve çıkmak üzere olan filmi konuşuluyordu. Açıkçası yazar, JPL’e gelip konuşma verene kadar bu kitap dikkatimi çekmemişti. Az çok Mars misyonlarını takip ediyorsanız, JPL zaten sürekli Mars’a gönderilen robotları üreten bir merkez olduğu için orada Mars’la yatıp, Mars’la kalkılıyor desem pek de yanlış olmaz. Hal böyle olunca Marslı kitabı da çok büyük ilgi gördü.

Sonrasında farkettim ki bu ilgi sadece JPL çalışanlarında değil, dışarıda da yoğun bir şekilde var ve Matt Damon’un Marslı karakterini oynamasıyla işte tamam dedim, kesin büyük bir şey geliyor.

Haksız değilmişim, filmi izlerken, uzun zamandır ilk defa Judie Foster’in 1997 yapımlı Contact filmiyle karşılaştırabileceğim yeni bir efsane filmi izlediğimi farkettim. Tabii bu tür filmler biz geek’ler için müthiş motivasyon kaynağı oluyor. Contact filmini izlediğimde lisedeydim ve filmdeki Judie Foster gibi astrofizikçi olmak isterdim. Bence bugün bu filmi izleyen bir lise öğrencisi de belki geleceğin Mars astronotlarından birisi olacak.

Sakın gülmeyin veya şimdiden zıplamaya başlasın ancak çıkar diye de alay etmeyin, çünkü zaten bugünün lise öğrencileri Mars yolculuklarının yapılmasının planlandığı 2035’li yıllarda buna şahit olacaklar. Aslında eğer ki fırsatınız olursa filmden önce kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Kitap bilim-kurgu dalında ödüller almaya başlamış ama ne kitabına, ne de filmine çok da bilim-kurgu diyemiyorum. Neden derseniz, filmde birkaç tane kısa Hollywood filmlerinde olabilecek sahneler olsa da konu itibarıyla film (dolayısıyla kitap) gerçeğe çok yakın, yani yarın Mars’a gidecek ilk insanın karşılaşacağı bazı zorlukları gösteriyor. Öte yandan çoğu da zaten var olan teknolojiler ya da şu anda halen çalışılan teknolojiler olduğu için hatta gerçek bilimi de gördüğünüz için zevkle takip edebiliyorsunuz.

Elbette size ne filmin, ne de kitabın detaylarını vereceğim. Çok kısaca özetlemem gerekirse yakın gelecekte Mars’a giden üçüncü insanlı misyonda, astronotlar Mars’ta oluşan bir fırtına nedeniyle misyonu bir anda iptal ederler ve kapsüle binip geri dönerler. Bir kaza olup arkada Mark Witney kalır ve öldüğü sanılıp takım Dünya’ya geri dönüş yolculuğuna başlar. Esas macera da burada başlar, Mars’taki tek insan, hatta patatesler ve bakterileri saymazsak tek büyük canlı olan Mark, artık Mars üssünde kendine bir yaşam kurmaya başlar ve bu sırada NASA’yla kontak kurmaya çalışır. Tabii bir Mars misyonu çok uzun zaman aldığı için burada gerçekten uzun bir yaşam kurmak zorundadır ve en önemlisi Mars’ın birçok tehlikesine rağmen hayatta kalmak durumundadır. Devamı gerçekten çok heyecanlı olduğu için burada kesiyorum ve filmini izlemenizi hatta öncesinde kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

Mars yolculukları artık bir hayal olmaktan çıkmak üzere. Özellikle NASA olmak üzere birçok özel şirketle beraber bu yolculuğun fizibilitesi yapılıp ne zaman gerçekleştirileceği planlanıyor. Gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceği demiyorum, ne zaman gerçekleştirileceği diyorum, dikkat ediniz! NASA’nın danışmanlık yaptığı bu filmde gösterilen teknolojiler zaten Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (UUİ) 20 yıldır kullanılan teknolojiler dahil olmak üzere şu anda geliştirilen birçok teknolojiyi barındırıyor. Hatta NASA, bu teknolojilerden dokuzunun listesini vermişti.

Hera Module. NASA

Habitat: Filmin kahramanı Mark Watney Mars’taki yaşamı boyunca bir Habitat’ta kalıyor. NASA astronotları da Johnson Uzay Merkezi’nde Human Exploration Research Analog (HERA) adlı bir modülde uzaydaki yaşamı simüle ederek eğitiliyorlar.

Bitki çiftliği: Filmde Watney kurtarılmayı beklediği sırada yiyeceği özellikle patates olmak üzere bitkileri yetiştiriyor. Çünkü gerçek hayatta her ne kadar Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronotlara yiyecek nakli sağlansa bile Mars çok uzak olduğu için kendi başlarına bitki yetiştirmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Geçen ağustos ayında astronotlar ilk uzayda yetişen marulu yemişlerdi -ki bu uzay tarımında çok büyük bir adımdı ve bunun daha da geliştirilmesi için çalışmalar hızla devam ediyor.

Su dönüştürücüsü: Evet Mars’ta su bulundu ama sakin olalım. Henüz bu su tuzlu su ve kullanıma hazır mı bilmiyoruz. Watney gibi Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronotlar da her bir damla idrar, ter ve kullanılmış her türlü suyu filtreleyerek geri dönüştürüyor. Hatta bir astronot şöyle demiş: “Dünkü kahvemiz bugünkü kahvemiz olarak geri dönüyor.” Iyy demeyin temiz temiz 🙂 Uzay için geliştirilen bu teknoloji bugün deprem gibi doğal afetlerin olduğu yerlerde kullanılıyor.

Oksijen üreteci: Mars atmosferi %95 karbondioksit olduğu için Watney, Habitat’tan dışarı çıktığında elbette bir oksijen tüpüyle beraber dolaşıyor. Tabii oksijeni de üretmesi gerekiyor, bunu da “oxygenator” adlı sistemle dışarıdaki karbondioksiti oksijene dönüştürüyor. Uluslararası Uzay İstasyonu’nda astronotlar da sürekli oksijen üretmek zorundalar, ve bunu da elektroliz denen bir sistemle yapıyorlar.

Marslı. Mark Watney

Mars uzay kostümü: NASA şu anda, astronotların Mars’ta yürüyebilmeleri için Z-2 adlı bir uzay kostümü yapmak için çalışmalara devam ediyor. Bu kostüm, Mars’taki soğuk, havasız ve radyasyon gibi ağır şartların üstesinden gelmenin yanında gezegende yürüyebilmek ve iş yapabilmek için esnek ve rahat olmalı.

Space Exploration Vehicle (SEV)

Rover (Mars taşıtı): İnsanlar Mars’a indikten sonra zaten bir yıldan uzun süre orada kalacaklar. Malum vakit bol olunca çevreyi dolaşmaları ve ilginç yerlerde araştırmalar yapmaları için bir araca ihtiyaç var. Bugüne kadar zaten birkaç tane rover Mars’a indirildi ve orada yıllardır çalışıyorlar. NASA bununla birlikte yeni jenerasyon Multi-Mission Space Exploration Vehicle (MMSEV) üzerinde çalışıyor ve bu araç, Mars’ın yanında onun uydularına, asteroidlere ve bunun gibi yerlere inip oralarda çalışmayı öngörüyor.

Güneş panelleri: Bugün birçok NASA uzay araçları ve Uluslararası Uzay İstasyonu’nda enerji üretimi için güneş panellerini kullanıyor. Mars’ta da Watney’in kullandığı gibi, enerji üretimi için en hızlı yöntem ilk anda güneş enerjisi olacak.

İyon motoru

İyon itki sistemi: Filmde ekip Ares-3 roketini iyon itki sistemi kullanarak uzayda seyahat ettiriyordu. Şu anda da iyon itki sistemi Ceres cüce gezegeni araştırmak için gönderilmiş olan Dawn uzay aracında yakıt kullanımını en düşük haline getirmek için kullanılıyor. Bu sistemle bugüne kadar ulaşılmış en yüksek hız elde edildi.

Radyoizotop Termoelektrik Üreteci (RTG): Bu üreteçler radyoaktif parçalanma yoluyla plütonyum-238’i ısıya dönüştürüyor. Watney de malum soğuk Mars şartlarında RTG’yi ısınmak için kullandı. Gerçek hayatta da halen Mars’ta çalışan Curiosity robotu RTG kullanarak 110 watt elektrik elde ediyor.

Ve Mars yolculuğu: Eğer ki bugünkü ilgi ve teknolojik yatırımlar devam ederse Mars yolculuğu 2035 yılları civarında bir hayal olmaktan çıkacak ve ilk insan Mars’a inmiş olacak. Mars ortamı o kadar şiddetli zorluklar ortaya çıkartan bir ortam ki birçok yeni icat, keşif ve teknolojik gelişmelere önayak olacak. Biz de heyecanla o günleri bekliyoruz.

Medium: https://medium.com/turkce/marsl%C4%B1-filmi-neden-nasa-yi-cok-heyecanland%C4%B1r%C4%B1yor-154a00b7b78b

Exit mobile version