Gökyüzünün süsleri: Kuyrukluyıldızlar

Print Friendly, PDF & Email

Henüz birkaç ay önce keşfedilen NEOWISE kuyrukluyıldızı, Güneş çevresindeki turunu 6 bin 767 yılda bir tamamlıyor. Yani onu gözlemek için ömrümüz boyunca tek bir şansımız var. Temmuz ayında telefon kameralarıyla bile görüntülenebilen kuyrukluyıldız tüm dünyada heyecan yarattı.

Kuyrukluyıldızlar, Güneş Sistemi’nin olağan cisimlerinden, ama onları Dünya’dan çıplak gözle görmek söz konusu olduğunda pek de şanslı sayılmayız. O nedenle Dünya’ya yakın geçen parlak kuyrukluyıldızlar bir anda ilgi odağı olabiliyor. Eskiden amatör astronomların fotoğraflarını beklerken, bugün iyi bir cep telefonu kamerasından bile müthiş görüntüler yakalayabiliyoruz. Eminim artık günümüzde herkes kuyrukluyıldızların yıldızlarla ilgili olmadığını biliyordur.

Kuyrukluyıldızlar, 4.5 milyar yıl önce Güneş Sistemi’nin ilk oluşumundan kalan kirli kartoplarıdır. Genel olarak toz, kaya ve buzdan oluşur ve Kuiper Kuşağı ve Oort Bulutu adlı iki büyük bölgeden gelirler. Oort Bulutu, Dünya ile Güneş arası uzaklığın 2000-200.000 katı mesafede bulunan, kaya ve buz parçalarının olduğu bir bölgedir. Güneş’e çok uzak olduğu için aşırı soğuktur ve buralardaki cisimler buzla kaplıdır.

Oort Bulutu

Uzun dönemli; yani binlerce yılda bir kez Güneş’e yaklaşıp tur atan kuyrukluyıldızlar burada bulunur. Ayrıca Oort Bulutu bir top gibi Güneş Sistemi dışında bulunduğundan, bu bölgeden Güneş’e doğru gelen kuyrukluyıldızların yörüngeleri herhangi bir doğrultudan olabilir. Yani gezegenlerin dolanma yörüngeleri gibi bir düzlemde değildir.

Kuiper Kuşağı ise kısa dönemli, yani en fazla birkaç yüzyılda bir Güneş’e yaklaşıp turunu atan kuyrukluyıldızların bulunduğu bölgedir. Neptün’ün hemen dışındaki bu bölgede milyarlarca irili ufaklı asteroit ve kuyrukluyıldız bulunduğunu biliyoruz. Burası, Mars ile Jüpiter arasındaki asteroit kuşağından çok daha büyüktür ve çok daha fazla asteroit barındırır.

O da Oort Bulutu gibi Güneş’ten çok uzak olduğu için, Güneş Sistemi oluşurken artakalan ve kayalara yapışan buz parçaları burada hâlâ korunuyor.

Kuiper Kuşağı ve Oort Bulutu’ndaki bazı cisimlerin yörüngeleri bir şekilde değişip (örneğin birbirleriyle çarpışıp), iç Güneş Sistemi’ne doğru yönelir ve geniş bir elips yörünge çizerek Güneş’e yakın geçerler. Bu geçiş sırasında, Güneş’e yaklaştıkça yüzeylerindeki buzlar erimeye başlar ve çok yüksek hızla ilerledikleri için bu eriyen buzlar bir kuyruk meydana getirir. Bu kirli kartopu Güneş’e yaklaştıkça buzları daha çok erir ve kuyruğu uzar, hatta milyonlarca kilometreye kadar ulaşır. Dolayısıyla kuyruğunun en uzun olduğu an, Güneş’e en yakın olduğu andır. Bu andan sonra kuyruk giderek kısalır ve bir süre sonra görünmez olur. Dolayısıyla kuyrukluyıldızların Güneş’e her yakın geçişi bir nevi intihar dalışı gibi düşünülebilir, çünkü her seferinde buzları biraz daha erir. Bir gün bütün buzları eridiğinde sadece merkezlerindeki kaya parçasından ibaret kalır ve sıradan bir asteroit halini alırlar.

KUYRUK BÜYÜKSE…

Sanırım kuyrukluyıldızları gözlemenin zorluğuna dair bir fikir edinmeye başlamışsınızdır: Kuyruk büyükse Güneş’e yakın, Güneş’e yakınsa da gündüz görünmesi gerekir demektir. Ancak Güneş’in yüksek parlaklığı buna izin vermez. Kuyrukluyıldız Güneş’ten uzaklaştığında ise kuyruğunun upuzun olduğu anı görme şansımız kalmaz. O nedenle zamanlamayı çok iyi ayarlayıp kuyrukluyıldızı akşam güneş battıktan kısa süre sonra, ya da sabah güneş doğmadan kısa süre önce gözlemek mantıklıdır.

Bu sırada aklınıza, “peki bu eriyen buz parçaları, ya da buz parçalarıyla beraber çözülen toz veya kaya parçalarına ne oluyor” sorusu gelebilir. Cevap tahmin edeceğiniz

gibidir; bulundukları yerde kalarak Güneş çevresinde yörüngeye girerler. Tabii yoğunluğu çok düşük gazlar Güneş’in basıncıyla daha da dışarıya savrulur. Bu kuyrukluyıldızlar, Dünya’nın yörüngesi üzerinde bir yerden geçtiyse, o bölgeyi de kirletmiş olur. Dünya kendi yörüngesinde ilerlerken, kuyrukluyıldız kalıntılarının bulunduğu bu bölgeye geldiğinde toz parçalarını atmosferde süpürür. İşte bu toz parçaları da bizim “meteor yağmuru” dediğimiz olaydır. O nedenle her yıl belli tarihlerde meteor yağmurları tekrarlanır.

KUYRUKLUYILDIZ AVCILARI

Kuyrukluyıldızlar, eskiden amatör astronomların gökyüzünü sürekli tarayarak gözlem yapması sonucunda keşfedilirdi. Günümüzde bu işi anlık yapan tarama teleskopları nedeniyle amatör astronomların keşif yapma şansı azalsa da, kendilerini “kuyrukluyıldız avcısı” olarak nitelendirenler de var. Bu kişilerin gökyüzüne duydukları ilgi ve gözlem yapma aşklarının yanında, bir kuyrukluyıldız keşfettiğinde kendi isimlerini verebilme imkânı da çekici olabiliyor. Çünkü bugün bir gezegen, yıldız, hatta bir galaksi keşfetseniz bile kendi isminizi verme şansınız yok. Herhangi bir gökcismine isim verme yetkisi sadece Uluslararası Astronomi Birliği’ne (IAU) ait. IAU kararı gereği, sadece kuyrukluyıldızlara keşfedenin ismi verilebiliyor.

Parlak kuyrukluyıldız denince, çocukluk yıllarımdan 1995’de Hale-Bopp ve 1996’daki Hyakutake kuyrukluyıldızlarını hatırlıyorum. Çok parlak oldukları için büyük ilgi görmüşlerdi. Çünkü kuyrukluyıldızların çoğu parlaklıkları çok düşük olduğu için şehir ışıklarının arasında kaybolur. Tam da bu yüzden, NEOWISE’ı kaçırmamanızı umuyorum.

Merhaba NEOWISE!

Fotoğraf: Mustafa AYDIN (Ekipman: Nikon D5300, Samyang 135 mm f/2.0 lens)

Temmuz ayında gökyüzünü süsleyen C/2020 F3, ya da akılda kalıcı adıyla NEOWISE kuyrukluyıldızı, bir insan tarafından değil, NEOWISE uzay teleskopu tarafından 27 Mart 2020’de keşfedildi. Güneş’e doğru ilerlerken keşfedildiği için birkaç ay gibi uzun bir süre boyunca görülen kuyrukluyıldız, Güneş çevresindeki turunu 6 bin 767 yılda bir tamamlıyor. Uzun dönemli bir kuyrukluyıldız olduğu için büyük ihtimalle Oort Bulutu civarlarından geliyor. Yani onu gözlemek için ömrümüz boyunca sadece tek
bir şansımız var. 3 Temmuz’da Güneş’e en yakın geçişini yapan ve ay ortasından itibaren Güneş’ten yeterince uzaklaştığı için yeniden görülmeye başlayan NEOWISE, bu ay başında Dünya’ya daha da yaklaşacak, fakat parlaklığını kaybedeceğinden görülmesi zorlaşacak. Astrofotoğrafçı arkadaşlarım Mustafa Aydın ve Emre Erkunt’un bu kareleri, NEOWISE’ın çıplak gözle bile ne kadar iyi gözlendiğini gösteriyor.

Emre Erkunt, Apple iPhone Pro 11 Max, f/1.8, 26mm, 6 x 30sn Night Mode

Bu yazı Atlas Dergisi için yazılmıştır, dergi sayfalarını indirmek için pdf’i tıklayınız.