Çin ve Tiangong Uzay İstasyonu

Print Friendly, PDF & Email

Geçen ay Çin’in Mars misyonu Tianwen-1’den bahsetmiştik. Fakat görünen o ki Dünya’nın doğu tarafı uzay çalışmaları açısından oldukça hareketli ve durum uzun süre daha devam edecek.

Çin, uzay yarısına geç başladı ama geç kalmasının yarattığı motivasyon ve verdiği ivme ile çok kısa sürede büyük işlere imza atmaya başladı. Tabii bunun en büyük sebeplerinden birisinin; “kötü komşu insanı ev sahibi yaparmış” atasözü uyarınca, ABD’nin Çin ambargosu nedeniyle hem NASA’nın hem de ABD ittifaklarının Çin’i hiçbir ortaklaşa çalışmaya kabul etmemesi ve dolayısıyla Çin’in de mecburen kendi başına büyüme stratejisini izlemesi olduğunu söyleyebiliriz.

20 Kasım 1998’de Uluslararası Uzay İstasyonunun (UUİ) ilk modülü uzaya gönderildi ve zaman içinde inşası devam ederken ilk astronotlar 2 Kasım 2000’de istasyona ulaştı. O zamandan bu zamana 19 ülkeden 250’ye yakın astronot istasyonu ziyaret etti ve burada hem deneyler yaptılar hem de uzay turisti olarak geziler yapıldı. UUİ, Dünya’nın en büyük uluslararası iş birliği projelerinden birisi olmasına rağmen iş birliği içinde olanlar, her zaman 15 ülke ve kurucu 5 uzay ajansı; NASA (ABD), Roscosmos (Rusya), ESA (Avrupa), JAXA (Japonya) ve CSA (Kanada) olarak kaldı. Uzayda dev bir istasyon inşa etmenin teknik bir sürü zorluğunun yanında birçok kültürün bir araya gelip tek bir hedefte başarılı olması çok daha zor bir durum. Hele ki bu ülkeler birbirlerine rakip ise!

ABD ile Sovyetler Birliği’nin en şiddetli soğuk savaş ortamında bile iş birlikleri yapılmıştı. Örneğin Ay’daki ilk insanlar furyası geçtikten hemen sonra 1975 yılında Soyuz-Apollo ortak programı vasıtasıyla uzayda iki ülkenin kapsülleri kenetlenmişti. Hatta birbirlerine uymayan kapsüller olduğundan bir adaptör bile yapılıp bu bağlanma sağlanmıştı. Sovyetler ve sonrasında Rusya ile diğer devletler arasında uzay çalışmaları açısından bugün bile devam eden ve Rusya’nın UUİ’nin ortakları arasında olmasını sağlayan bir ortam hep vardı. Hele ki 2003’deki Columbia Uzay Mekiği faciasından hemen sonra ABD, uzaya astronot göndermek için mecburen Rusya’nın roketini kullanmak zorunda kalmıştı. Ayrıca Temmuz 2011’de Atlantis uzay mekiği ile ABD’li astronotlar, son kez ABD toprakları üzerinden UUİ’ye taşındıktan sonra uzaya insan gönderme konusunda tamamen Rusya’ya bağımlı oldular. Ta ki 30 Mayıs 2020’de SpaceX ile astronotları yeniden ABD topraklarından uzaya gönderene kadar.

UUİ kurulurken uzay konusunda deneyimi olan birçok gelişmiş ülke projeye davet edilmişti ama 22 Nisan 1993’te kurulan Çin Uzay Ajansı (CNSA) daha yeni kurulmuş olduğu için paydaş olan ülkelerin çok yeni kurulmuş olan bu ajansın bu projeye neler katabileceği konusunda çekinceleri vardı ve Çin’i davet etmediler. Sonuçta Çin, kendi yoluna gitti ve 2003 yılında uzaya ilk atronotunu kendi yaptığı roketi ile gönderdi. Zaman içinde Çin, UUİ’ye resmen katılmak için teklif götürmüş olsa da Çin ile ABD’nin genel politik iklimi neticesinde Çin’in topluluğa katılımı resmen yasaklandı. Buna “Wolf Değişikliği” (Wolf Amendment) denir. Bugün üye bazı ülkeler Çin ile iş birliğine açık olsalar da en yüksek parayı ödeyen ABD istemezse bu işler olmuyor.

2011 yılında ABD Kongresi tarafından kabul edilen bu kanun değişikliğine göre NASA ve çalışanları, FBI veya ABD Kongresinin açık izni olmadan Çin hükümeti ve Çin’e bağlı kuruluşlarla doğrudan veya dolaylı iş birliğine girmek için hükümet fonlarının kullanamazlar. Yani NASA , savunma ve uzay ile ilgili iş yapan ABD şirketleri, hiçbir şekilde Çin ile teknolojik bir iş birliği veya alışveriş içine giremiyor. Bu aynı zamanda kişilerin dolaşımını da kapsıyor. Hiçbir Çin vatandaşı, resmi olarak NASA binalarına giremez veya hiçbir NASA çalışanı resmi iş niyetiyle Çin’e gidemez (tatile gidebilir tabii).

Bu karar Çin’in ilerlemesini durdurmak için bir anda alınmış değil. Sebepler arasında bu da olabilir ama Çin’in kendi silah ve savunma teknolojilerini geliştirmek için 80 ve 90’larda ABD’de casusluk faaliyetleri yürüttüğüne dair birçok kanıtın ardından yakın zamanda bile NASA’dan bilgi çalınmasıyla ilgili çalışmaların olması, bu konudaki endişeleri derinleştiriyor. Neticede bugüne baktığımızda kendi çalışmaları veya dışarıdan aldıkları bilgilerle beraber Çin Uzay Ajansı gelişti ve bir süre sonra NASA’ya meydan okuyacak çalışmaları olacağına kesin gözüyle bakabiliriz. NASA çok uzun yıllardır karşısında ciddi bir rakip olmadığından zaman içerisinde enflasyonla beraber ufak tefek artışlarla bütçesini yükseltiyordu. Eğer Çin böyle devam ederse rekabet kızışmaya başlar ve bu da uzay çalışmalarının daha da hızlanmasına vesile olabilir.

Çin, uzay yarışında aktif bir aktör olabilmenin yolunun Dünya çevresinde sürekli dolanan, kendi astronotlarının deneyler yaptığı bir uzay istasyonu olduğunu düşünüyor. Bu nedenle şu anda Tiangong Uzay İstasyonunu inşa ediyor. Tamamlandığında UUİ’nin beşte biri boyutta olacak olan istasyonun ilk prototipleri Tiangong-1, 2011’de fırlatıldı ve 2018’de kontrolsüz olarak düşmüştü. Diğeri Tiangong-2 ise 2016’da fırlatıldı ve 2019’da düşürüldü.

Bu iki istasyon aslında daha büyüğü olan Tiangong’a başlamadan yeni teknolojilerin denenmesi, yörünge randevuları ve istasyonla birleşme konularında deneyim sağlamasının yanında bu işin yapılabilirliğini kanıtlamak için de önemli görevler yaptılar. Tiangong-1, 2012 ve 2013 yıllarında iki insanlı ve bir insansız toplam 3 ziyaretten sonra 2016’da resmi olarak kapatılmıştı. 2013’den 2016’ya kadar sistemin sürekliliğini ölçebilmek için açık tutuldu ve sürekli izleniyordu. Ancak Mart 2016’da iletişim tamamen kaybedildi ve serbest bir şekilde yörüngede dolanmaya başladı. Belki hatırlayanlar olacaktır, 2018’de Çin’in uzay istasyonu Dünya’nın herhangi bir yerine düşecek diye gündemi epey meşgul etmişti. İletişim koptuğu için kontrollü olarak değil, serbest bir şekilde 2 Nisan 2018’de Büyük Okyanus’a düştü. Hatta o zaman öyle bir heyecan yaratmıştı ki, Ordu ilimizin yerel televizyon kanalı, Çin’in uzay istasyonunun Ordu’ya düşme ihtimali var mı diye beni aramıştı. Elbette -40 ile +40 enlemler arasında neredeyse bütün Dünya’ya düşme ihtimali vardı ve herkes kendi şehrine düşmesinden endişelenmişti. Diğer test misyonu olan Tiangong-2’ye ise tek insanlı görev yapıldı ve 2 astronot 30 gün kalıp orada mikro çekim ile ilgili deneyler yaptı.

Bu prototip istasyonlarda kazanılan deneyimlerle büyük Tiangong Uzay İstasyonu hazırlanıyor. Tiangong da UUİ gibi modüler olarak inşa edilecek. Yani tek parça uzay istasyonunu yukarı çıkartmak çok zor olduğu için parça parça götürülüp yörüngede birleştirilecek. Bittiğinde, toplam 3 astronotun en az 6 ay sürekli yaşam alanı, destek ve kontrol ünitelerinin bulunduğu çekirdek modül (Tianhe) ve iki de deneylerin yapılacağı Wentian ve Mengtian adlı modüller olacak. Deney modülleri 2022’de fırlatılacak ama çekirdek modül olan Tianhe bu sene 29 Nisan’da olaylı bir şekilde fırlatılmıştı. Olay dediğim de yine öncekine benzer şekilde bu sefer Tianhe’yi uzaya taşıyan Long March 5B dev roketinin birinci kat parçası kontrollü bir şekilde okyanusa düşmesi gerekirken, uzayda serbest yörüngeye girmişti ve 1 hafta boyunca nereye düşeceği belli olmadan tahminlere konu oldu. Neticede Hint Okyanusu’na düştü ama bu sefer uluslararası camiadan, yaşanan aksilikler nedeniyle daha fazla dikkat edilmesi konusunda çatlak sesler çıkmaya başladı. Tam 1 ay sonra 29 Mayıs’ta ilk kargo misyonu çıktı ve 16 Haziran’da da üç kişilik bir astronot ekibi Tianhe’ye vararak, istasyonun ilk yerleşimcileri oldular.

Tianhe şu anda 400 km yükseklikte alçak Dünya yörüngesinde dolanıyor. Her ne kadar ABD, uzay ile ilgili işlerde Çin’i kendinden uzak tutsa da diğer ülkeler aynı şeyi düşünmüyor. Şu anda bile 9 ayrı ülke, Tiangong’a deneylerini göndermek için ortaklık imzası atmış durumda. Seneye bu ülkeler deneylerini gönderip gerçekleştirecekler. Uzay çalışmalarında ve araştırmalarında rekabet iyidir, daha fazlaya daha kısa sürede ulaşma imkânı sağlar. Bu rekabet devam ederse bizim yaşam dönemimiz içinde ilginç gelişmeler göreceğimize eminim.

Bu yazı Popular Science Turkiye Dergisi için yazılmıştır, dergi sayfalarını indirmek için pdf’i tıklayınız.