Ticari Roketle İlk İnsanlı Uzay Yolculuğu: Dragon Crew

Print Friendly, PDF & Email

Geçen ay NASA ve SpaceX iş birliği ile tarihi bir uzay yolculuğuna şahit olduk. Fırlatma, NASA tarafından büyük basın konferanslarıyla halka duyuruldu.

Amerika Birleşik Devletleri için uzun süreden sonra, ABD topraklarından yeniden uzaya insan gönderildiğinden dolayı ülke için önemli bir olay. Burada şunu düşünebilirsiniz; Amerika zaten uzaya insan göndermiyor muydu, neden bu fırlatma bu kadar önem kazandı? Farklı bir bakış açısıyla bakarsak, bu fırlatmanın insanlık için ayrı bir önemi var. İlk defa bir özel şirket (SpaceX), uzaya insan gönderme yetisi kazanmış oldu. Dolayısıyla yakın gelecekte, uzaya daha ucuz ve kolay gitmenin yolu böylece açılmış oldu diyebiliriz.

ABD neden insanlı uzay yolculuklarını durdurmuştu?

Burada biraz uzay tarihinden bahsetmeliyiz. Elbette Amerika topraklarından uzaya defalarca astronot gönderildi. 12 Nisan 1961’deki Yuri Gagarin’in ilk insanlı uzay yolculuğunun hemen ardından, buna cevap olarak ABD, 5 Mayıs 1961’de Alan Shephard’ı uzaya göndermişti. Sadece 15 dakika uzayda kalan Shephard’ın ardından geçen yıllar içinde hem roketlerle hem de sonrasında uzay mekiği programıyla yüzlerce Amerikalı astronot yüzlerce kez uzaya seyahat etti.

İnsanlı Ay yolculuklarının 1972’de sona ermesinin ardından, soğuk savaşın yakın yörüngede devam etmesi gerektiğini düşünen Sovyetler Birliği ile ABD, Dünya çevresinde yörüngeye soktukları uzay istasyonları ile bir nevi ileri karakol görevi yaparak, uzaydan diğer ülkeleri gözlemek istemişlerdi. Sovyetler’in Salyut uzay istasyonları bu konuda büyük çalışmalar yaptı.

1972’de başlayan ABD’nin Uzay Mekiği programı ilk insanlı uçuşunu Columbia ile 1981’de yapmıştı. Toplamda 5 adet olan ve o zamanların uzay taksisi diyebileceğimiz bu mekikler, 133 kez uzaya çıkarak birçok uydu, teleskop, gezegenlerarası uzay araçları yanında Uluslararası Uzay İstasyonu’nun da parçalarını büyük oranda uzaya taşımıştı.

NASA ve ABD tarihi için büyük trajedi kabul edilen Challenger (1986) ve Columbia (2003) uzay mekikleri kazaları sonrası bütün program iki buçukar yıl askıya alınmıştı. Güvenlik önlemleri daha da artırılarak bu çok başarılı işler yapan uzay mekikleri uzaya gitmeye devam etse de yıl 2010’lara gelindiğinde durum değişmeye başlamıştı. Çünkü mekikler 30 yaşında araçlar olduğundan hem çok yaşlanmıştı ve hem de aynı zamanda çok da pahalıya mal oluyordu. Her bir uzay mekiği uçuşunun devlete, 450 milyon dolar gibi ciddi bir mali yükü vardı. Yeni ve daha ucuz bir yol bulunmalıydı. O nedenle uzay mekiği programı 2011 yılında Atlantis’e son uçuşu yaptırılarak emekli edildi. Geriye kalan mekikler müzelere kaldırıldılar.

ABD’nin dışa bağımlılığı

Tabii ABD, bu programı tamamen kapatmadan önce yeni bir strateji takip etmek istedi. Bu strateji de bundan sonra uzaya uçuşlarının özel ticari şirketler vasıtasıyla olması idi. Ancak bu sırada ABD, elbette Uluslararası Uzay İstasyonundaki varlığından vazgeçmese de uzaya astronot gönderilmesi için Rusların Soyuz aracına yaklaşık 80 milyon dolar tutan koltuk bileti parası verdiler. Ruslara böyle bir konuda bağımlı olmak hoşlarına gitmese de bu durum yıllarca sürdü.

Uzay Mekiği programının sonlanmasıyla NASA, 2011 yılında ticari insanlı uzay yolculukları geliştirme adı altında (Commercial Crew Development) proje çağrısına çıktı. Amaç, bu projeye başvuran gelecek vadeden şirketlere maddi ve teknik destek vererek bu şirketlerin büyümesini ve kendi kendilerine uzaya insan gönderebilme yetisi kazanmalarıydı. Bu sırada birçok şirket bu fonlara başvurdu. Bazıları kazandı, bazıları da başarısız girişimler olarak tarih sahnesinde yer aldılar.

Bu başarılı şirketlerin en dikkat çekeni, belki de şirketin sahibinin popüler anlamda gündemde olmasından dolayı Elon Musk’ın SpaceX şirketi oldu.

2002 yılında kurulan SpaceX, insanlı Dragon projesinden önce, kendi Falcon roketinin bütün parçalarını kendi fabrikasında üretme özelliğini kazanmaya çalıştı. Falcon 9 roketlerinin başarısının ardından 2008 yılında, NASA’nın Uluslararası Uzay İstasyonu’na kargo göndermesini amaçlayan (Commercial Resupply Services) 1,6 milyar dolarlık çok büyük ihalesini aldı. Bu ihaleye göre istasyona 12 kez kargo götürecekti ve neticede götürdü. Bu sırada sadece kargo göndermek için çalışmadı. Aynı zamanda insanlı fırlatmalar için planladığı Dragon Crew modülünü geliştirdi.

Dragon Crew modülünün ilk testinin 2015 yılı içinde gerçekleşmesi beklenirken, yaşanan gecikmeler sonrası ilk demo testi 2 Mart 2019’da yapıldı (Dragon Crew Demo-1). Bu fırlatma için, kapsüle Ripley adında cansız bir manken konuldu. Onun yanında kapsül içine sanki insan varmış gibi benzer ağırlıklar konularak test edildi. Kapsül otomatik olarak Uluslararası Uzay İstasyonuna kilitlendi ve bir hafta sonra uzay istasyonundan ayrılarak Florida yakınlarında suya düşürülerek başarılı bir şekilde geri döndü. Ne yazık ki, Demo-1 testinin yapıldığı Dragon kapsülü birkaç ay sonra başka bir test sırasında patladığından dolayı yeniden kullanma imkânı olmadı.

Sırada Demo-2

Uzaya kargo ya da uydu götürmenin teknik zorlukları olsa da güvenli bir şekilde insan götürüp geri getirmek çok daha zorlu bir süreç. Aşırı yüksek güvenlik önlemlerinin yanında o insanların sağlıkları, psikolojileri gibi birçok farklı parametrenin de hesaba katılması gerekiyor. NASA’nın kriterlerinin yanında Federal Havacılık Yönetimi (FAA)’den de lisans alınması gerekiyor ve bu sürecin daha da uzamasına neden oluyor.

Ruslara verilen bilet ücretinin artması bir yana, onların da Soyuz araçlarının teknolojileri de her geçen yıl eskiyor ve yakın gelecekte güvenlik tehlikesi oluşturma ihtimali artıyordu. NASA, özel girişim olan SpaceX’e işleri hızlandırması için sadece Dragon projesini geliştirmek üzere 3,1 milyar dolar ödenek verdi. Yıllar süren bu uğraşı 30 Mayıs’taki başarılı fırlatma ile taçlandırıldı.

Demo-1’de elde edilen deneyimin ardından, Dragon Crew Demo-2 adı verilen misyonla, 2 astronot uluslararası uzay istasyonuna SpaceX’in Falcon 9 roketiyle fırlatılarak kilitlendi. İnsanlı programın durdurulmasının ardından dokuz yıl sonra ABD topraklarından yeniden uzaya astronot gönderildiğinden dolayı Başkan Donald Trump da canlı izleyenler arasındaydı.

Her ne kadar araç 7 kişiyi taşıyabiliyor olsa da Demo-2 misyonunda sadece iki astronot, Doug Hurley ve Bob Behnken uzaya gönderildi. Bu astronotlar daha önceden uzay mekiği programıyla birkaç defa uzaya gitmiş olan astronotlar. Hatta Doug Hurley’in farklı bir özelliği var. Hurley, 2011’deki en son uzay mekiği uçuşu olan Atlantis’in kaptan pilot astronotuydu. Son uçuşunda Uluslararası Uzay İstasyonuna küçük bir Amerikan bayrağı bırakıp ve bu bayrağı gelecekte buraya yeniden Amerika topraklarından fırlatılan astronot alsın demişti. Artık kaderin cilvesi mi diyelim, bu bayrağı almak 9 yıl sonra yine Doug Hurley’e düşüyor.

Astronotlar başarılı fırlatma sonrası 19 saatlik Dünya çevresindeki yolculuğun ardından uzay istasyonuna başarılı bir şekilde kenetlendi. Her ne kadar kenetlenmeler otomatik olsa da hem bu misyonun bir demo testi olması hem de giden astronotların deneyimli astronotlar olmalarından dolayı ileride otomatik kenetlenmede bir sorun olduğunda bunu çözebileceklerinin de testini yapmak üzere elle komuta edilerek kenetlenme başarıldı.

Bu bizi nereye götürecek?

Bu fırlatmayı yeni bir çağın başlangıcı olarak alabiliriz. Dragon Crew modülü geri döndükten sonra ağustos ayında 4 astronotun gönderileceği US-Crew-1 seferi gerçekleştirilecek. Bunu düzenli ticari seferlerin başlangıcı olarak düşünebilirsiniz. Tabii şu anda SpaceX’in en büyük müşterisi NASA gibi görünse de yarın özel kişiler de kendi istekleri için SpaceX’e para ödeyip uzaya çıkma zevkini tatmak isteyeceklerdir. Geri dönüşümlü roketler kullanıldığından dolayı uzaya çıkma fiyatları her geçen gün daha da düşecektir.

Hatta belki biz ölmeden, uzaya tarifeli insan seferlerinin başladığını göreceğiz. O nedenle bu tarihi not edebiliriz, gerçekten tarihi bir andı.

Bu yazı Popular Science Turkiye Dergisi için yazılmıştır, dergi sayfalarını indirmek için pdf’i tıklayınız.