Plüton’un ötesine yolculuk

Print Friendly, PDF & Email

2019‘un yeni yılına girdiğimiz saatlerde Plüton kâşifi New Horizons uzay aracı, Güneş Sistemi’nin uzak bir noktasındaki bir asteroide yakın geçiş yaptı ve bizlere ilk defa detaylı veriler gönderdi.

Güneş sisteminin en dış gezegeni olan Neptün’ün ötesinde Kuiper Kuşağı adlı, kısa dönemli kuyrukluyıldızlara da ev sahipliği yapan devasa bir asteroit kuşağı bulunur. Tahmin ettiğimiz kadarıyla bu kuşak, Mars ile Jüpiter arasında bulunan asteroit kuşağı gibi olsa da çok daha yoğun ve bünyesinde çok daha fazla asteroit bulunduğu tahmin ediliyor. Aslında bu kuşak hakkında Dünya’dan ve uzay teleskoplarından yaptığımız gözlemler harici hiçbir detay bilmiyoruz. Ta ki bu ay bu bölgedeki bir asteroitten New Horizons vasıtasıyla ilk defa alacağımız bilgiye kadar. 

New Horizons (Yeni Ufuklar) uzay aracı 2006‘da fırlatılarak, o sırada Güneş sisteminin en uzak gezegeni kabul edilen Plüton’a olan 9 yıllık yolculuğuna başlamıştı. 1930 yılında Clyde Tombaugh tarafından fotoğraf plakları ile keşfedilen Plüton, keşfinden itibaren 2006 yılına kadar dokuzuncu gezegenimiz olarak kabul edilegelmişti. Ancak 2005 yılında Neptün’ün ötesinde keşfedilen Eris’in, boyut olarak Plüton’dan biraz küçük ancak daha kütleli olduğu bulundu. Bu keşfin ardından Neptün’ün ötesinde benzer boyutlarda yüzlerce cismin olabileceği tespit edildikten sonra bunların hepsine gezegen deyip demememiz gerektiği konusunda ciddi tartışmalar başladı. Sonrasında Ağustos 2006’da yapılan Uluslararası Astronomi Birliği’nin genel birleşiminde bu konu masaya yatırıldı. Birleşim sırasında, bu kadar çok benzer boyutta cismin bulunduğu bir durumda Plüton’un hâlâ gezegen statüsünü koruyup korumayacağı konusunda bir oy pusulası açılarak astronomlarca oylandı. Neticede argümanlar çok kuvvetli olduğundan çoğunluk Plüton’un gezegen statüsünün düşürülmesinde karar kıldı ve o günden beri Neptün’ün ötesindeki bu boyutlardaki cisimlere artık “cüce gezegen” adı veriyoruz. Bu karara özellikle ABD ciddi manada karşı çıktı, çünkü ABD’nin keşfettiği tek gezegen Plüton’du ve bu keşfi kaybetmiş olduklarını hissettiler. Tabii aynı zamanda New Horizons ekibi en büyük hayal kırıklığını yaşayanlardı, çünkü uzay aracını Güneş sisteminin en uzak gezegenini keşfetmek için fırlatmışlardı, ancak aynı sene aracın ulaşacağı cisim gezegen statüsünden çıkarıldı. Trajedinin böylesi! 

Plüton hakkındaki bilgilerimiz oldukça kısıtlıydı, çünkü en büyük teleskoplarla bile pikselleri çok belli olan görüntüler elde ediyorduk. Dolayısıyla en büyük tahminler Plüton’da Ay’a benzer bir şekilde kraterlerle kaplı buz gibi soğuk (hatta buzdan çok daha soğuk, -230 oC), asteroitlere benzer bir şey ile karşılaşması bekleniyordu. New Horizons, dokuz senelik yolculuğunu tamamlayıp 14 Temmuz 2015‘te Plüton’a ulaştığında tam bir sürpriz oldu. İlk gelen fotoğraflarda Plüton’un yüzeyinde bulunan dev bir kalp yapı bir anda Dünya çapında olay oldu. Bu kalp karikatürlerle desteklenerek, “biz onu gezegen statüsünden düşürdük ama Plüton bizi hâlâ seviyor” mesajıyla büyük yankı yarattı. 

Diğer büyük şok edici keşif de, yüzeyinde pek de krater göremememizdi. Çünkü beklentimiz, oluşumundan bu yana 4.5 milyar yıldır her türlü çarpışmaya maruz kaldığından İsviçre peyniri gibi her yerinde krater bulmaktı. Ancak krater bulamamamız, bize yüzeyinin ve iç yapısının büyük oranda hareketli olduğunu, hatta yüzeyinin en fazla 100 milyon yıl yaşında olduğunu gösterdi. Bunların üzerine bir de buz volkanlarının keşfiyle bu sonuç daha da gü.lenmiş oldu. Yani Plüton beklentilerin tam tersi çok ilginç ve üzerinde birçok keşif daha yapılabilecek bir gezegen olarak kendini bize göstermiş oldu. 

New Horizons misyonu sadece bir fly-by, yani Plüton’dan geçiş yapan bir misyondu. Plüton’a en kısa sürede ulaşmak için o kadar çok hızlandırılmıştı ki, ona fren yaptırıp gezegenin yörüngesine girmesini beklemek imkansızdı. Bunun yerine misyon planı en başından beri, Plüton’a 12500 km kadar yaklaşıp bu sırada her türlü fotoğraf çekilip ve bütün bilim enstrümanlarıyla ölçümler yapıp toplamda 22 saat içerinde geçişini yapması üzerine kurgulanmıştı. Her ne kadar ilk gelen veriler ve fotoğraflar bile Plüton hakkında büyük oranda bilgi sahibi olmamıza sebep olduysa da toplanan veriler uzay aracının diskine kaydedilmişti ve sonrasındaki 16 ay boyunca Dünya’ya gönderilmişti. Yani esas büyük keşifler ve bilim makaleleri hâlâ daha gelmeye devam edecek. 

Aslında en başından beri New Horizons misyonu, sadece Plüton için değil, aynı zamanda Kuiper Kuşağı’nı da araştırmak için planlanmıştı. O nedenle Plüton’dan yakın geçişini tamamladıktan sonra hızla Kuiper Kuşağı’nın içlerine doğru yol almaya devam etti. Her ne kadar bu bölgede yoğun oranda asteroit bulunuyor olsa da New Horizons’un buradaki asteroitlere şans eseri çarpma, ya da yakın geçme olasılığı çok çok düşük. Bu nedenle 2014 yılında Hubble Uzay Teleskobu kullanılarak New Horizons’un yolu üzerinde ve yakıtının el vereceği mesafede bir asteroit bulunması için kampanya başlatılmıştı. Kısa sürede (486958) 2014 MU69 asteroidi keşfedilerek Plüton’dan sonraki hedefin burası olmasına karar verildi. Henüz ismi Uluslararası Astronomi Birliği tarafından resmi olarak saptanmadı. Ancak yapılan halk oylamasında gayri resmi olarak “Ultima Thule” ismi verildi. Gerçek ismi ise asteroitin belli başlı özellikleri belirlendikten sonra buna uygun olarak verilecek. 

Plüton geçişinin hemen ardından kritik veriler indirildikten sonra, Ağustos 2015‘te uzay aracına manevra yaptırılarak yönü bu asteroide yönlendirildi. Ancak hem New Horizons’un saniyede 14,2 km’ye ulaşan aşırı yüksek hızı, hem de asteroitin yaklaşık 20-35 km çapta çok küçük bir boyuta sahip olmasından dolayı çok hassas bir manevra gerekiyor. İlk gözlemlere göre asteroitin tahminen yamuk, patates gibi bir şekli var. Yapılan hesaplara göre de tam 1 Ocak günü bu asteroitin 3500 km yakınından geçerken aynı Plüton’dan aldığı veriler kadar yüksek kaliteli ve yüksek çözünürlükte veri toplayacak. Tabii ki asteroit çok küçük olduğundan kısa süre içerisinde geçişini tamamlaması bekleniyor. 6.5 milyar km ötede bu kadar hassas bir geçişi gerçekleştirmek çok büyük mühendislik gerektiren bir şey ki, zaten 30 km’nin bile normalde rahatlıkla hata payı içinde kaldığı söylenebilir. Plüton yakın geçişinde olduğu gibi tam geçiş anında Dünya ile hiçbir şekilde iletişim kurulmayacak, bunun yerine zaten kısa olan gözlem süresi içinde hızlıca bilimsel veri toplayacak. Geçiş tamamlandıktan sonra ilk veriler hemen Dünya’ya gönderilmeye başlayacak olsa da aramızdaki büyük mesafeden dolayı verilerin inmesi 6 saat sürecek. Ancak geçiş başlamadan önce yakınlaşma süreci içerisinde çekilen düşük çözünürlüklü ilk fotoğraflar hemen gönderilip basına sunulacak. Tabii ilk fotoğraflardan çok fazla şey beklememek lazım, çünkü Ultima Thule o kadar küçük, sönük ve karanlık ki geçişe üç gün kala bile bilim enstrümanının kamerasında sadece 1 piksel görünecek. O nedenle detaylı ilginç fotoğrafların en azından 1-2 gün sonra gelmesi tahmin ediliyor. 

İlk defa bu kadar uzaktan bize detaylı bilgi gelecek, bu gerçekten heyecan verici bir başarı. New Horizons misyonu hakkında daha fazla detaya ulaşmak isterseniz, misyonun yürütücüsü Alan Stern’in Chasing New Horizons kitabını tavsiye ederim.

Bu yazı Atlas Dergisi için yazılmıştır, dergi sayfalarını indirmek için pdf’i tıklayınız.

Uzay Atlası (Atlas – Ocak 2019)