Türkiye’nin Uzay Macerası ve Türk Uzay Ajansı

Print Friendly, PDF & Email

Uzun süredir beklediğimiz Türkiye Uzay Ajansı’nın 10 yıllık planı nihayet açıklandı. Resmi olarak 13 Aralık 2018’de kurulan ajans, son iki yılını “Milli Uzay Programı” hazırlamak ve altyapı çalışmalarını genişletmekle geçirmiş, bu süre boyunca basına yansıyan bir gelişme duymamıştık. Şubat ayında program açıklandı, ama önce kısaca Türkiye’de uzay çalışmalarının tarihçesinden bahsedeceğim.

Aslında Türkiye’de ilk uzay çalışmaları, neredeyse diğer ülkelerle eş zamanlı başlamıştı. Ancak bu bir devlet politikası değil, birkaç lise öğrencisinin girişimiyle başlamış bir inisiyatifti. İlk roket Sputnik 1, Sovyetler Birliği tarafından 4 Ekim 1957’de uzaya gönderilmişti. Hemen sonrasında 31 Ocak 1958’de ABD, ilk roketi Explorer 1’i Dünya yörüngesine gönderdi. Dünyayı etkisi altına alan bu haberlerden etkilenen Bandırma’da yaşayan birkaç lise öğrencisi ise Bandırma Füze Kulübü’nü kurdular. Bu kulüp hakkında kaynaklar sınırlı; detayları aradığımda da benzer makalelerin farklı versiyonlarına rastladım. 1959 sonlarında ilk denemelerinde füzelerinin 40 metreye kadar yükseldiği, sonraki denemelerde daha ağır roketlerle, daha da yukarılara ulaştıkları anlaşılıyor. 1963 yılında fırlattıkları Marmara-4 roketi ile 5.4 kilometreye kadar ulaşmışlar. İTÜ Makine Mühendisliği’nden akademisyen Kirkor Divarcı danışmanlığında çok ileri aşamalar kat eden grup kısa sürede büyümüş. Ancak o zamanki gazete kupürlerinden gördüğümüz kadarıyla başarılarından öte başarısızlıkları haber yapılarak motivasyonları düşürülmeye çalışılmış. Yılmadan çalışıp 150 kilometreye bir fare çıkartıp uzaydaki durumunu bile incelemek istemişler. Ancak 1960’ların siyasi gerginliğinden nasibini almanın yanında, Divarcı’nın evinde bilinmeyen bir sebeple çıkan yangınla bütün projeleri yanmış. Pes eden Divarcı’nın ardından her şey öylece kalakalmış.

İTÜ Makine Mühendisliği’nden akademisyen Kirkor Divarcı

Ta ki 1980’lere kadar… Bu dönemde 1984’te Türk Havacılık ve Uzay Sanayii, 1985’te TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü, 1988’de Roketsan ve 2004’te de Türksat kuruluyor. Ocak 1994’te ilk Türksat uydusu olan Türksat 1A gönderilirken roket patlamış olsa da aynı yılın Ağustos ayında Türksat 1B hayata geçiriliyor. Bununla beraber de Türkiye’de yer istasyonu kurularak Türksat ile iletişim ülke sınırları içinden sağlanıyor. Tabii uzayla ilgili sadece bu kurumlar çalışmıyor; Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile birçok özel şirket de bulunuyor.

ARTIK BİR HEDEF VAR

Geçtiğimiz günlerde yol haritası olarak açıklanan maddelerin birçoğu Türkiye içindeki altyapı hazırlıklarına yönelik. Uzay çalışmaları yukarıda bahsettiğim belli başlı kurum ve şirketlerce yapılsa da, ülkenin genel önceliği ve hedefi belirlenmemişti.

Türkiye Uzay Ajansı’nın yol haritasıysa kanaatimce olması gerektiği şekilde hazırlanmış; ne çok abartılı, ne de potansiyeli göz ardı ediyor. 1994’te uzaya gönderilen ilk Türksat uydusunu her ne kadar Fransız Thales Alenia Space üretse ve Fransız Guyanası’ndaki fırlatma üssünden fırlatılmış olsa da Türkiye için büyük bir adımdı. Bir uzay ajansının kurulması gerektiği o sıralarda dillendirilmeye başlamıştı. Aradan geçen sürede bütün Türksat uyduları yine uluslararası işbirliğiyle üretildi, ancak son fırlatılan Türksat 5A’da daha fazla yerli parçaya yer verildiği açıklandı. Sonraki nesil olan Türksat 6’lardaki yerli parça oranının en yüksek seviyede olacağı ve Türkiye’nin kendi uydusunu yapabileceği belirtiliyor. Türkiye, iletişim uyduları üretiminde belli bir seviyeye ulaşmış durumda, hatta son haberlere göre Türk Havacılık ve Uzay Sanayii ile Arjantin’e ilk uydu satışını da gerçekleştirdi.

Türkiye Uzay Ajansının planları

İletişim uyduları bir kenarda gelişme gösterirken, TÜBİTAK UZAY’da da yakın Dünya yörüngesine gönderilen ve gönderilecek uyduların yapımı devam ediyor. Genellikle askeri ve sivil gözlem uydularının yer aldığı bu yörüngede, bizim de BİLSAT, Göktürk gibi uydularımız bulunuyor. Bunların yanı sıra Türkiye’den üniversite ve öğrenci kulüpleri de küp uydular üretip uzaya gönderiyorlar. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin uzaydaki küp uydusunun yanında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi bünyesinde kurulan Grizu-263 kulübünün cep uydusu da yakında SpaceX ile uzaya gönderilecek.

Bunun yanında geçen yıl Roketsan, kendi ürettikleri roketin 2018’de Sinop’tan fırlatılıp uzay sınırı olan 100 kilometreyi aşarak 130 kilometreye ulaştığını duyurmuştu. Elbette sonraki hedef, daha da yukarıya gidip yörüngeye uydu yerleştirecek kapasiteye ulaşabilmek. O nedenle Türkiye’de Roketsan ve DeltaV şirketleri hem roketler konusunda, hem de uygun bir yerde fırlatma rampası kurmak üzere yol haritası gereğince çalışmaya başladı.

AY’A İNİŞ VE TÜRK ASTRONOT

Dünya’nın çevresindeki uydularla ilgili Türkiye bu kadar gelişme kaydetmişken, bir sonraki hedef olarak zaten Ay görünüyordu. Planlara göre 2023 yılı sonuna kadar uluslararası işbirliğiyle Ay’a bir uydu gönderip sert iniş gerçekleştirilecek. Şu aşamada detay verilmediği için tam planı bilemiyoruz, ama anladığım kadarıyla Dünya’dan uzaya başka bir ülkenin roketi kullanılarak çıkılacak, sonrasında Türkiye’nin ürettiği bir motor ile Ay yörüngesine doğru hareket edilecek. “Sert iniş”ten kasıt, -ilk defa bu işi yapıyor olmamızdan dolayı- uydumuzun ilk etapta Ay yüzeyine çarptırılması. Çarpan uydunun içinde bir araç olacak mı, oraya varılmışken bilimsel ölçüm yapılacak mı bilmiyoruz. Bununla beraber hem yörünge hesapları konusunda Türkiye’nin deneyimi artacak, hem de kendi uydumuz ile uzaydan veri alabileceğiz. Planlara göre bir sonraki adım, 2028’de kendi roketimiz ile kendi modülümüzü Ay üzerine yumuşak iniş yaptırmak. Ancak 2023’e çok kalmadı. Her şey yolunda giderse yetiştirme ihtimali olsa da, işin içine birçok tedarikçi firma da gireceği için bu tarihi tutturmayı zor bir ihtimal olarak görüyorum.

Programın diğer heyecanlı maddesi de ilk Türk astronotun -yine uluslararası işbirliği ile- 10-20 günlüğüne Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderilecek olması. En azından bir vatandaşını uzaya gönderen birçok ülke bulunuyor. Ne yazık ki biz bu konuda geç kalmış durumdayız. Tabii buradaki bilimsel amaç da çok önemli, çünkü hedef olmazsa bu bir “uzay turizmi” olur ve gençlere ilham verici etkisi pek olmaz.

Uzay ajansımızın yakın vadede bir temel bilim ve mühendisliği koordinasyon kurumu olmasının yanında Türkiye’de daha fazla özel uzay şirketinin doğmasına ve büyümesine olanak sağlamasını ümit ediyorum. Uzay ajansının varlığı ve 10 yıllık uzun bir yol haritası şu anda ortaokul veya lisede olan gençlere bir hedef verecektir. Bu tür projelerin devam edeceğini bilen öğrenciler, uzay ile ilgili konulara ilgilerini geliştirip bunu gelecekte meslek edinmek isteyeceklerdir. Elbette ilk etapta Ay’a insan, ya da Mars’a uydu göndermek gibi zorlu bir projeyle başlanmaması yerinde oldu. Ancak en kısa zamanda çok daha zorlu ve yapım süreci çok daha uzun projeleri de plana koymamız gerekiyor. Uzay ajansımız umuyorum hem bütçe, hem de irade bakımından destek görür ve bizleri gururlandırır.

Türk Uzay Ajansı

Bu yazı Atlas Dergisi için yazılmıştır, dergi sayfalarını indirmek için pdf’i tıklayınız.